
Öner Günçavdı
Enflasyon cephesinde yeni bir şey yok
Enflasyonun Ocak ayında yaptığı sürprizin etkisi devam ediyor.
Geçtiğimiz Cuma günü TCMB ‘nin açıkladığı 2025 yılının ilk enflasyon raporu sunumunda bu artçı etkilerden birine şahit olduk.
Daha önce %21 olarak açıklanan 2025 yılı enflasyonu, yeni raporda %24 olarak revize edildi. Hatta bir nokta tahmini olarak belirlenen bu oranın üst sınırının ise %29 olabileceği kamuoyuna duyuruldu.
Dikkat edin %30 değil, %29.
Malum olduğu üzere, TCMB’miz son derecede karmaşık ve bir o kadar da modern modellemeler kullanarak hassas tahmin modelleri kullandığı için aradaki %1’lik fark çok önemli.
Aslında Ocak ayında %5,03 olarak çıkan TÜFE enflasyonunun ardında, böyle bir revizyonun gelmesi kaçınılmazdı.
Umarın bu son olur!
Ayrıca teknik olarak TCMB’nin bu revizyonu yapmasına itiraz etmek de mümkün değil.
Ama asıl mesele bu değil.
Malum olduğu üzere, Banka geçmişte enflasyon beklentileri aştığında gerekli tedbirleri alacağını ve bu tarz beklenti dışı gelişmelere karşı “şahin” bir duruş sergileyeceğini kamuoyuna duyurmuştu. Biz de bu açıklamaları, “liyakatli” ve kendisini “siyasi etkilerden arındırmış” bir banka yönetimi izlenimi verdiği için sevinçle karşılamıştık.
Böylesine şahin duruşun tercümesi, enflasyon başını kaldırdığında bankanın buna izin vermeyeceği ve gereken politikaları enflasyonun gözünün yaşına bakmadan uygulamasıdır. Bu şekilde TCMB’nin niyeti bakımından ne kadar ciddi olduğu yönünde kamuoyuna güçlü bir mesaj verilmesi amaçlanır. Faiz artışı ve likiditenin sıkılaştırılması böyle bir politikanın ana unsurları olarak yorumlanır genelde.
Biz iktisatçılar geçmişte Bankanın bize söylediği bu ve benzeri tüm söylemlerine inanmıştık!
Kendi beklentilerimizi de buna göre uyarlamış, harcamalarımız, yatırım tercihlerimizi gücümüz yettiğince bu inandığımız beklentilere göre yapmıştık. Hatta hiç pazarlık gücü olmayan ücretli çalışanların ücret artışlarını da güvendiğimiz (!) TCMB’nin 2025 enflasyon beklentisine göre belirlenmesine rıza göstermiştik.
Öyle ki TCMB’nin her ay ölçmeye çalıştığı kamuoyu beklentileri de yavaş yavaş TCMB’nin beklentileri ile uyumla hale gelmeye başlamıştı. TV’lere çıkan tüm “piyasa” ekonomisti bunu olumlu bir gelişme olarak kabul edip, bankanın uyguladığı politikalara kamuoyunun açtığı bir kredi olarak yorumlamıştı.
Hatta beklentilerde filizlenen bu iyimserliğe güvenerek bir de faiz indirme patikasına girilmişti.
Yani elini çok erken açmıştı Merkez Bankası.
Şimdi kamuoyu ister istemez soruyor. Ocak ayında beklentilerin çok üzerinde çıkan ve herkesin beklentilerini boşa çıkartan enflasyon oranı sonrası TCMB ne yapmalı?
Banka iki tercihle karşı karşıya.
Birincisi sıkı bir duruş sergilemek ve ek sıkılaştırma yapmak. Faizleri arttırmasa da önceki ay verdiği “güvercin” duruştan vaz geçip, bir önceki enflasyon hedefine sıkı sıkıya bağlı kalmak. Bunun kamuoyunda güvenilirliğini sağlamak için para politikasındaki sıkı duruşundan taviz vermemek.
Ancak ekonomiyi çok daha fazla yavaşlatacak olan bu tercihin çok açık siyasi sonuçları olacaktır.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasi ortam ve reel sektörü üzerinde ortaya çıkmış olan yükler dikkate alındığında, bunun uygulanabilme olanağı siyasi olarak pek mümkün görülmüyor. Dahası ekonomi politikası konusunda “tek” söz sahibi olan Sayın Cumhurbaşkanının buna izin vereceğini düşünmek de gerçekçi olmaz.
Peki, banka bunda direnebilir mi?
Şansı bile yok!
Böyle bir şansının olmamasının sebebi ise ülkenin siyasi yönetim sisteminin bu şansı onlara tanımaması.
İkincisi ise Banka kendini zamanın akışına bırakıp, ekonominin gidişinin mevcut ekonomi ve Banka yönetimini karşı karşıya bırakacağı yeni sürprizleri beklemek. Hem bu seçenek siyasi olarak çok fazla risk almalarına gerek duymayacak bir seçenek.
Yani, eğer ekonomik gidişat hedeflere uymuyorsa, hedefinizi gidişata uydurmak.
Banka bu ikincisini tercih etti. Ama bunu yaparken de geçmişte söylediği onca süslü lafı ve sözleri bir çırpıda sildi attı.
Hatta bununla da yetinilmedi.
Bu yılın enflasyon beklentisi konusunda, biz iktisatçıların pek alışık olmadığımız çok çarpıcı bir görüşe sahip olduğu kamuoyuna açık edildi.
Sayın TCMB Başkan yardımcısına, yapılan revizyonun kamuoyunda doğurduğu karamsarlıkla sorulan bir soruya verilen cevap son derecede ilginçti.
İlgili başkan yardımcısının göreve gelmeden önce iddia ettiği gibi enflasyonun hala %30’lar seviyelerinde “yapışkanlaşacağına” inanıp inanmadığı soruldu. Buna karşılık o da, gelecek enflasyonun tahininin son derecede zor olduğunu söyleyerek, sanki 2025 yılın enflasyonunun ne çıkacağının, mealen söylüyorum, Allaha kaldığını ima etmiş oldu.
Prof. Dr. Öner Günçavdı
İTÜ İşletme Fakültesi'nde öğretim üyesidir. Warwick ve Nottingham Üniversitelerinden ekonomi alanında yüksek lisans ve doktora dereceleri bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak Türkiye ekonomisinin gelişme ve büyüme sorunları üzerine çalışan Öner Günçavdı’nın ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış birçok makaleleri, kitap bölümleri ve derleme eserleri bulunmaktadır. Ayrıca 2009 yılında Tarih Vakfı tarafından yayımlanan "Düşten Gerçeğe - Türk Sanayiinde Elginkan Topluluğu" isimli eser ile "Yolun Sonu: Türkiye’nin Büyüme, Faiz, Bölüşüm Açmazı ve Yeni Türkiye Söylemi" (Efil Kitapevi, 2015) adlı iki telif kitabın yazarıdır.