Derya Öçalan Vila

Derya Öçalan Vila

Koşar adım değişen Dünya

Hızla değişen ve devinen bir çağın rüzgârında savrulup gidiyoruz. Yaşam koşulları ve ihtiyaçlar sürekli değişiyor. Bir süre önce olmazsa olmaz görünen şeyler, süratle ve şaşırtıcı biçimde önemini yitiriyor. Teknoloji, ekonomi, siyaset, sosyoloji ve daha nice başlık yanışır gibi evriliyor. Bunca değişimin içerisinde hiçbirimizin inkar edemeyeceği tek gerçek, doğanın bize çığlık atarcasına duyurmaya çalıştığı imdat çağrısıdır. Tükenen kaynaklar, giderek zorlaşan iklim koşulları ve bu belirsizliğe adapte olmaya çalışan canlılar.

BU KOŞULLARDA ÖNCELİKLİ İHTİYAÇ NEDİR?

Kabul etmeliyiz ki şu anda yaşanan küresel çevre sorunlarının temelinde, sanayileşme sonrasında doğanın insan eliyle bilinçsizce tahrip edilmiş olduğu gerçeği yatıyor. Seri üretim, hızlı ve bilinçsiz tüketim, kaynakların hoyratça yağmalanması, bugün gelinen noktanın başlıca sebepleridir. Bu durumdan kaçış mümkün olmadığına göre, bu gerçekle mücadele edebilmenin yolları aranmalıdır. Atılması gereken öncelikli adım, elbette eğitimi bu sorunun çözümü konusunda paydaş kılmaktır. Bireylerin duyarlılığını geliştirmek, çevreyi tehdit eden unsurlar konusunda farkındalık yaratmak ve hepsinden önemlisi zorlayıcı bu koşullara karşın kendine yetebilme becerisi geliştirmek, ancak ve ancak eğitim yoluyla mümkündür.

ÇEVRE VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM KONUSU EĞİTİME NASIL ENTEGRE EDİLEBİLİR?

Bu kapsamda farklı ülkelerde farklı adlarla anılan doğa temelli okul öncesi eğitim modelleri mevcuttur.

Örneğin:

Danimarka ve Norveç Nature Preschools veya Outdoor Nurseries

İsveç: I Ur och Skur (Rain or Shine Schools)

Almanya: Waldkindergartens

İngiltere: Forest Schools

Avustralya: Bush Kindergartens

Bu modellerin ortak noktası, çocukları doğa ile buluşturmak ve doğayı pedagojik bir öğrenme ortamı olarak kullanmaktır. Bu yaklaşım, çocukların çevresel farkındalıklarını artırmanın yanı sıra onların fiziksel ve bilişsel gelişimlerine de katkıda bulunmaktadır.

Benzer uygulamaları ülkemizde müfredat kapsamına almak ve hatta ilk ve Ortaöğretim seviyesine dahil etmek mümkün.

Sürdürülebilir tarım yöntemleri ve doğal ekosistemlerin korunması üzerine odaklanan permakültür eğitimi; tohum çoğaltma, ekim ve iklime göre bahçe tarımı gibi konular, çevre bilincini artırmak ve gıda güvenliğini sağlamak açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, permakültür eğitimlerinin okullarda ders olarak verilmesi birçok fayda sağlayabilir:

Çevre Bilinci:

Öğrenciler, doğal kaynakların korunması ve ekosistemlerin sürdürülebilirliği konusunda bilgi sahibi olurlar.

Gıda Güvenliği:

Gıda üretimi, iklim değişikliği ve tarım uygulamaları hakkında bilgi edinen öğrenciler, kendi gıda güvenliklerini sağlama konusunda bilinçlenirler.

Pratik Beceriler:

Tohum çoğaltma ve bahçe tarımı gibi pratik beceriler kazanan öğrenciler, tarımın temel prensiplerini öğrenerek kendi topluluklarında uygulama fırsatı bulurlar.

Toplumsal dayanışma:

Okul bahçeleri, öğrencilerin birlikte çalışma, paylaşma ve topluluk oluşturma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.

Sağlıklı Beslenme:

Organik tarım yöntemleri ile yetiştirilen sebze ve meyvelerin sağlığa olan katkılarını öğrenen öğrenciler, sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirebilirler.

İklim Değişikliği Farkındalığı:

İklim koşullarına uygun tarım yöntemleri hakkında bilgi sahibi olan öğrenciler, iklim değişikliği ile mücadelede daha bilinçli bireyler haline gelirler.

İnkar edemeyeceğimiz gerçek şu ki, bir taraftan uzayda yaşam birimleri oluşturma hayali kuracak boyutta teknolojik gelişmeye erişmiş olan insanoğlunun, diğer tarafta ilkel koşullarda nasıl hayatta kalınabileceğini yeniden öğrenmesi gerekecek.

‘Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur.’

(Dostoyevski)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Derya Öçalan Vila Arşivi

Atanamayan öğretmenler

19 Şubat 2025 Çarşamba 12:00