"Bana muhalefete uygulanan düşman ceza hukuku uygulandı"

"Bana muhalefete uygulanan düşman ceza hukuku uygulandı"
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, tutuklanma sürecini Sözcü Gazetesi’ne yazdığı mektupla anlattı.

Yeni Durum- Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Sözcü Gazetesi’ne mektup yazdı. Özdağ mektubunda tutuklanma sürecine ilişkin görüşlerini paylaştı. Kendisinin ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasından gözaltına alınıp Temmuz ayında Kayseri’de yaşanan olaylardan tutuklandığını hatırlatan Özdağ mektubunda şunları yazdı:

Değerli Sözcü okuyucuları:

"Sizlere Silivri’den sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Eski bir parlamenter, bir siyasi parti genel başkanı olarak anayasal ve yasal haklarım askıya alınarak tutuklandım. Bana muhalefete uygulanan düşman ceza hukuku uygulandı. Nedir düşman ceza hukuku? Mesela 1960’lara kadar ABD’nin güney eyaletlerinde siyah Amerikalılara beyaz yargı sisteminin uygulandığı hukuk. Mesela Fransa’yı işgal eden Alman ordusunun Fransız yurttaşlarına uyguladığı hukuk da düşman ceza hukukudur.

Muhalife ayrı hukuk

Bugün de Türkiye’de iktidar yanlıları ile muhaliflere farklı hukuklar uygulanmaktadır. Halkı bir konsolosluğu basmaya çağıran kişi, onun çağrısı ile konsolosluk basılmasına, olaylar çıkmasına, polisler ve siviller yaralanmasına rağmen İstanbul Başsavcılığı’na çağrılmaz. Vatandaşın kimlik bilgilerine sahip olduğunu söyleyip toplumu tehdit edenler de savcılığa davet edilmiyor. Seçimleri kaybederlerse Belgrad Ormanı’na gömdüğü silahları çıkaracağını söyleyenler ile ilgili de resen soruşturma başlatılmıyor. Muhalefette iseniz bunların yüzde birini bile yapsanız gözaltına alınıyorsunuz. Türkiye Sinan Ateş davasını yaşadı. Başka bir şey söylemeye gerek var mı? Gençlerimiz bu adaletsiz düşman ceza hukukundan kaçmak için yurt dışına gidiyorlar. Onlara değil, liyakata değil, yandaşlığa prim veren iş alım sistemine isyan ederek ülkelerini terk ediyorlar.

İkinci sınıf yurttaş

Benim aşağıda anlattığım gözaltı ve tutuklanma hikayem muhalefetin yaşadığı, Türkiye’nin ikinci sınıf kabul edilen siyah yurttaşlarının düşman ceza hukuku deneyimlerinden sadece birisi.

Erdoğan, Mersin AKP il kongresinde; tek parti döneminin milletin inancı, tarihi ve kültürüne yönelik politikalarının bedelini çok ağır ödediğimizi ileri sürmüştü. Ben de 20 Ocak’ta Antalya’da Zafer Partisi İl Başkanları Çalıştayı’nda Atatürk döneminde değil, Erdoğan döneminde milletin inancı, kültürü ve tarihini tahrip eden politikalar izlendiğini, Erdoğan’ın FETÖ’ye paralel devlet kurdurduğunu, casusları devlete soktuğunu söyledim.

Hakim ilkesi çiğnendi

21 Ocak Pazartesi Ankara’da 19.30’da restoranda yemek yerken koruma polislerinin benimle görüşmek istediğini söylediler. Lokantanın üst katında buluştuk. “suikast mı yapılacak, önlemeye mi geldiniz? Yoksa gözaltı mı?” diye sordum. Gözaltı dediler. Lokantadan çıkıp hastaneye gittik ve 150-190 km hızla İstanbul’a yola çıktık. Böylece Antalya’da yaptığım bir konuşmadan dolayı doğal hakim ilkesi çiğnenerek İstanbul Başsavcılığı tarafından gözaltına alındım. Antalya’da başsavcı yok mu? Suç olsa o görevini yapmaz mı? Mesele beni gözaltına alacak tek savcı ekibinin İstanbul’da olmasıydı.

Arka kapıdan aldılar

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün etrafını binlerce insan doldurmuş, beni gizlice arkadan binaya soktular. Avukat görüşme odası dedikleri yerde 2 saat sonra avukatım ile kısa bir görüşmem oldu. Emniyette ifade vermeyeceğimi ifade ettim ve beni ne zaman adliyeye götürebileceklerini sordum. Sabah 10.00’da dediler. Saat 10.00 oldu, savcı bir belge beklediğini söylemiş polise. Avukatım bana gece, tek suçlamanın cumhurbaşkanına hakaret olduğunu söylemişti. Saat 13.30’da bu bilgi ile savcının odasına girdik.

Ortada rapor yoktu

Savcı cumhurbaşkanına hakaret ile ilgili sorular sordu. Erdoğan ile ilgili ifadelerimin hemen hepsinin kanıtı yine Erdoğan’ın açıklamalarıydı. Savcı bunun üzerine Kayseri’deki olaylar ile ilgili bir rapor olduğunu söyledi. Neydi bu rapor? Beni hakaretten tutuklayamayacaklarını anlayınca savcı doğrudan Kayseri Emniyeti’ne Haziran 2024’te çıkan olaylar ile Zafer Partisi arasında bir bağ olduğuna dair rapor var mı, var ise yollayın demişti. Zafer Partisi’nin olaylarla ilgisi olmadığı için rapor da yoktu. Bunun üzerine 2 saat içinde imzasız, tarihsiz, sayısız bir rapor hazırlanmıştı. Raporda “dört Zafer Partili X hesabı attığı mesajlar ile olayları kışkırttı” yazıyordu.

Tutuklanan kimse yok

Ancak bunlardan üç tanesi olaylardan 13 gün sonra, bir tanesi ise iki ay önce atılmıştı. Üçüne de ayrıca takipsizlik verilmişti. Raporda Zafer Partili hesapların olayları kışkırttığı yazıyordu ancak siber suçlarının açıklamasına göre olayları tahrik ettiği için gözaltına alınan ve tutuklanan hiçbir Zafer Partili yok. Sokak olaylarında da gözaltına alınan, tutuklanan bir tek Zafer Partili yok. Kayseri Emniyet Müdürlüğü açıkça suç işlemiştir. Bu suçu belgeleriyle ispatlayacağız. Olayların üzerinden aylar geçmiş.

Olaylar ile Zafer Partisi’nin ilişkisi olsa Kayseri Başsavcılığı soruşturma yapmaz mı? Kayseri Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Başsavcılığı bütün devlet geleneklerini çiğneyerek Kayseri Başsavcılığı’ndan değil de doğrudan Kayseri Emniyeti’nden nasıl rapor ister? Bunları savcıya ifade ettim. Olayları yatıştırmak için paylaştığım iki X paylaşımımı anlattım. Kayseri’ye üç genel başkan yardımcımı yolladığımı ifade ettim. Savcı bana 11 X paylaşımımı sordu. Bunların hiçbirinin Kayseri olayları ile ilgisi yoktu. 2020-2024 yılları arasında paylaşılmıştı. 2024’te olan hariç hepsi milletvekili olduğum dönemde paylaşılmıştı.

Düşman hukuku

Kayseri olayları ile ilgili hiçbir ilgisi olmayan bu paylaşımların Kayseri olaylarını kışkırttığı, “açık ve yakın” tehdit oluşturduğunu iddia ederek tutuklamaya sevk etti. Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alınmama rağmen halkı kin ve nefrete kışkırtmaktan tutuklanmaya sevk etti. Şimdi beni cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına aldıran savcı ne diyecek acaba?
Hakim de hukuku çiğnemeye devam etti. Savcının tutuklama evrakında kaçacağıma dair ifade olmamasına ve delillerinde toplanmasına rağmen, hakim kendisini savcı yerine koyarak kaçma ve delilleri karartma şüphem olduğunu iddia ederek tutukladı.
Düşman ceza hukuku uygulaması burada da bitmedi. Bütün bu hukuksuzlukları Yargıtay içtihatları ile ortaya koyan itirazımız da bir gün içinde reddedildi.

Zor günleri aşacağız

İstanbul Başsavcılığı Ankara’da parlamenter büroda 2021’de benim ile ilgili açılmış dosyayı Ankara Başsavcılığı’ndan istemiş. “Bu dosyayı bana devret, benim açtığım soruşturmaya ekleyeceğim” demiş. Ankara Başsavcılığı da kabul etmiş. İnanılır gibi değil ama oldu. TBMM’de konuşan milletvekili ile ilgili soruşturma açan İstanbul Başsavcılığı Ankara parlamenter büronun soruşturmasına el koyuyor ise hukuk öğreniminin bir anlamı yok.

Şimdi avukatlar Anayasa Mahkemesi’ne başvuru için hazırlanıyorlar. Bir beklentin var mı? Tabii yok. Çünkü Anayasa Mahkemesi muhalif bir yurttaş lehine karar alırsa hükümet kararı tanımıyor.

Peki, umutsuz muyum? Hayır. Zor günler yaşıyoruz ama aşacağız. Her şeye rağmen bizi eşit yurttaş olarak gören, düşmanlaştırmayan hukuk insanları da var.

Ve ben Öcalan için rehin tutulurken, bu süreyi Silivri’de İstiklal Savaşı şehit ve gazilerinin, terörle mücadele şehitlerinin aziz anılarına ve sevgili gazilerimizin değerli varlıklarına saygı duruşunda geçireceğim. Ben onların nasıl kahraman bir mücadele verdiğine şahidim." (Haber Merkezi)