ABD Roosevelt dönemine dönüyor
Yeni Durum - Ercan Küçük
ABD’de yeniden başkanlığa seçilen Trump göreve hızlı başladı. Daha ilk anda Grönland’ı ve Kanada’yı hedef alan Trump iç politikada da tartışılan adımlar attı. ABD’nin dünya ülkelerinde darbeler yapmakta kullandığı USAİD ve NED gibi kuruluşları kapatmakla tehdit eden Trump, bir yandan da İsrail’le ilişkilerini daha da artırıyor.
Trump’ın bu sefer sadece Orta Doğu’yu değil Batılıları da endişelendiren hareketlerini Akademisyen Sarp Sinan Hacır ile konuştuk. ABD seçimlerini direkt ABD’den takip eden ve bu konuda kapsamlı bir belgesel de hazırlayan Hacır, Trump’ın Amerikan müesses nizamıyla kavga ettiğine dikkat çekti. Hacır, Trump’ın ABD dış politikasında şu andaki liberalizmi yayan ve liberal ülkeleri korumak üzerine kurduğu dış politikadan McKinley ve Roosevelt dönemine dönmeyi hedeflediğini vurguladı.
ABD’nin kendi kıtasında güvenlik kaygısı
Trump’ın Grönland ve Kanada çıkışlarını yorumlayan Hacır şunları söyledi:
“Amerika'nın bugüne kadar bize gösterdiği dış politika akımları 1990’lardan itibaren yani soğuk savaşın sonundan itibaren tüm dünyada liberalizmi yayma ve liberal olan ülkelerin korunması üzerine kurulmuştu. Fakat bu dış politika geçtiğimiz dönemde biraz da çok kutupluluğun artık bir gerçeğe dönüşmesi, yeni ABD’ye rakip olabilecek ülkelerin ortaya çıkması gerek küresel çapta gerek bölgesel çapta, böyle rakiplerin ortaya çıkması Amerikan dış politikasını da yeni arayışlara itti.
Joe Biden döneminde özellikle bu eski model dış politikanın çok zorlandığını yıprandığını ve ABD'nin dünyanın çeşitli bölgelerindeki nüfusunu kontrol etmekte güçlük yaşadığını gözlemledik. Fakat Trump'ın gelişiyle artık yeni bir dış politika modeli ortaya çıktı. Bu dış politika modeli aslında bizim daha önce de Henrry Kissinger’lardan hatta ondan önce de Trump'ın kendini örnek olarak aldığı 2 başkan William Mckinley ve Roosevelt üzerinde gördüğümüz bir reel politik anlayışıyla yapılan bir dış politikaydı. Yani bu aslında Trump'ın yeni icat ettiği bir düşünce yapısı değil. Daha önce Amerika'da örneklerini gördüğümüz ideolojik bir temelden ziyade daha pragmatist bir zemin oluşturan bir dış politika modeli ve bu dış politika modelinin ilk noktası da aslında Amerika Birleşik Devletleri'nin olası tehditlere karşı kendi kıtasında güvenli olduğunu tesis etmek.
Bu güvenlik meselesini Trump'ın eski stratejisti 2016 döneminde görev alan fakat 2018 yılında kovulan Steve Bannon güzel bir şekilde anlatıyor. Diyor ki ‘Trump'ın kendi kıtasında zayıf nokta olarak gördüğü yerleri güçlendirme çabası var.’
ABD, İkinci Dünya Savaşı'nda da Grönland’ı stratejik bir nokta olarak görmüştü. Nazilerin ikinci dünya savaşında kendilerine bir saldırı yapmak istediklerinde kullanabilecekleri bir üs olarak Grönland’ı algılamışlardı. Ve Danimarka işgal edildiğinde de kısmen bağımsız bir hale bürünmüş, Amerikan üsleriyle korunmuştu Grönland. Başka bir önemi tabii ki her zaman ABD’nin kendi önemsediği gibi yeraltı kaynaklarının ciddi şekilde var olması.”
Çin’e karşı tedbir
Hacır, Trump’ın Grönland çıkışının arka planında aslında Çin’e karşı tedbir almak olduğuna da dikkat çekti:
“Üçüncü bir gerekçe belki de bunlardan en önemlisi; artık malum küresel ısınmadan ötürü Kuzey Kutbu’nun olduğu bölgelerde buzullar eriyor ve bu buzulların erimesiyle yeni ticaret yolları açığa çıkıyor. Bizim bugüne kadar ABD'nin Çin ile olan politikalarına baktığımızda yarın öbür gün oluşabilecek bir gerginlik ortamında Çin'i kendi kıtasına hapsedecek bir strateji inşa ettiğini görüyoruz. Bu strateji; Ada zinciri olarak bilinen Tayvan’da Filipinler’de kurulan Amerikan üsleriyle ve Malakka Boğazı’nda kurulan Amerikan üstleri ile olası bir çatışma halinde Çin'in ticaret imkanlarını kısıtlamak ve bütün kıtayı işgal etmek zorunda kalmadan boyun eğdirmek.
Kuzeyde bu ticaret yollarının açığa çıkması ve son dönemde Rusya'nın Batı'yla olan kavgasından ötürü Çin'le daha da yakınlaşması bir ortaklığa doğru gitmesi Çin'in Malakka Boğazı’nda hapsedilemeyecek olduğu anlamına geliyor. Yukarıdan açılacak bu ticaret yollarıyla Çin ticaretini aynı şekilde devam ettirebilir. Ama Amerika Birleşik Devletleri Grönland'ı kontrol ederse burada askeri üsler oluşturursa ki bunlardan en önemlisini denizaltıları muhafaza edebilecek üstler olduğu söyleniyor. Bu üsleri kurduğu takdirde Amerika Birleşik Devletleri pekala Malakka Boğazı'ndan uygulamayı planladığı engellemeyi aynısını Çin ticaret hattına Grönland üzerinden de uygulayabilecek demek oluyor.
ABD bunu şimdi bu istiyor ama Danimarka ve Avrupa Birliği'nin tamamı da buna tepki gösteriyor. Grönland'daki vatandaşlar da anketlere bakılırsa %85 ABD’ye bağlanmak istemiyor zaten.”
ABD’nin yumuşak karnı Kanada
Hacır, ABD’nin Grönland ve Kanada için silah kullanmayacağını, kullanırsa bunun ABD’ye pahalıya patlayacağını da söyledi. Hacır, Trump’ın Kanada’yı yumuşak karın olarak gördüğünü belirtti:
“Bannon’ın söylediği cümlelerden birisi Kanada'nın Trump ekibi tarafından bir yumuşak karın olarak göründüğü üzerine. Zaten liberal bir ülke olmasıyla biliniyor. Trump'ın ideolojik kendini konumlandırdığı yerin çok uzağında bir ülke olmasıyla biliniyor. Ama aynı zamanda askeri güç olarak da zayıf bir noktada bulunan bir ülke. Ve Trump yönetimi yarın öbür gün tekrar Çin'le ve Rusya'yla bir gerginlik yaşandığında ABD’ye yapılacak bir işgali aynı Grönland'da olduğu gibi Kanada'dan da yapılabileceği, Kanada'nın herhangi bir düşman kuvvetine karşı direnç gösteremeyeceği üzerine kurulu bir düşüncesi var.
Normalde şahsi kanaatim Kanada meselesinde de ABD’nin çok daha çıkarına olabilecek ticaret anlaşmaları imzalamak üzerine yapılan bir baskı olarak görüyordum ben bu son çıkışları. Ama Trump'ın eski stratejisti hâlâ bunun ciddi bir şey olduğunu, sadece ekonomik gerekçelerle açıklanamayacağını, Trump'ın çok zorda kalırsa Kanada'ya karşı askeri bir hamle de yapabileceğini iddia ediyor. Tabii ki bu şimdilik bir iddia, izleyip görmekte fayda var.”
ABD’nin darbe finansörleri USAİD ve NED
ABD’nin dünya ülkelerinde darbeler yapılmasını sağladığı kuruluşlar USAİD ve NED de Trump’ın hedefine oturdu. Hatta USAİD’in çalışanlarının %97’si çıkartıldı. Hacır bu gelişmeleri şu şekilde yorumladı:
“Bu 2 örgütün ortak noktası Amerika'nın tüm dünyaya uzanan dış müdahale kolları olması. USAİD aslında Amerikan devletine bağlı bir yapı, NED ise bağımsız bir STK olarak karşımıza çıkıyor. Ancak dünyanın her yerinde darbelere, toplumsal olaylara bir şekilde müdahale eden, bunu da entelektüel grupları toplayarak yapan, bu ülkelerdeki çoğunlukla sol liberal grupları maddi destek sağlayarak onları organize eden ve ABD’nin çıkarlarının aksi yönünde hareket eden yönetimleri devirmek adına, onları bir yöne doğru iten grupları olarak biliniyor. Bunu Küba’da, Venezüela’da, Gürcistan’da, Ukrayna'da yaptılar. Onlar ‘Battle Grand’ olarak niteliyor yani savaş alanı olarak. Bu bölgelerde aktif şekilde faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Mesela Küba’da 2010’ların başında bir Zunzuneo isimli bir sosyal medya sitesi kuruyorlar. Daha sol liberal eğilim gösteren Kübalı vatandaşları etkileyecek, onlar üzerinde bir manipülasyon uygulayacak bir sosyal ağ kuruyorlar. Ancak bu tabii ki açıktan finanse edilmemesi gereken bir şey olduğu için, Pakistan'a gidecek insani yardım bütçesinden buraya biraz para aktararak yapıyorlar bunu. Sürdürülebilir bir proje olmadığı için iki yıl içerisinde kendini fesh ediyor.
Küba’da rapçilere fon
NED, Küba’da özellikle Covid dönemindeki enerji sorunundan ötürü ortaya çıkan Küba protestolarına bir müdahale hazırlığında bulunuyorlar. Ve o dönemde protestoların sembolü olacak bir şarkı Patria y Vida isimli yani vatan ve hayat isimli bir şarkıyı yapan rapçiyi fonladıkları ortaya çıkıyor.
Sonradan geçmişe doğru gidip bakıyoruzki The Gurdian’da çıkan bir makaleye göre NED ve bütün Amerikan istihbaratı ciddi bir şekilde bu örgütün rapçileri fonlaması için bir düğmeye bastığı ortaya çıkıyor. Bütün olaylarda bir sosyal mühendislik yoluyla kendi istediklerini, Amerikan çıkarlarını muhafaza etme durumu söz konusu.
“Trump’a göre ABD’ye de darbe yapıyorlar”
Trump’a göre burada çok ciddi çarçur edilen bir para söz konusu. Beyaz Saray'dan açıklanan bilgiye göre işte 80.000 $ İrlanda'da bir çeşitlilik kapsayıcılık eşitlik festivali için gidiyor. 40.000 $ Peru'da trans bireylerle ilgili bir çizgi roman yazılıyor bunun için harcanıyor. 80.000 $ başka bir ülkede eşcinsellerle ilgili bir müzikal için ayrılıyor. Yani tam neye yaradığı belirsiz birçok harcama bu kurumlar tarafından yapılıyor. Ve bu Amerikan vergi mükellefinin cebinden çıkıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu darbe veya toplumsal olaylara müdahale girişimleri yaşanıyor. Trump'a göre bunun aynısı ABD’'de de yaşanıyor. ABD’de de aynı şekilde USAİD ve NED aracılığıyla Trump karşıtı medya kuruluşları fonlanırken, Trump'a rakip olan kişiler güçlendirirken toplumda Trump'a karşı bir kampanya yürütülüyor. Bu Trump'ın bakış açısı. Bu sebepten ötürü kurtarılamaz, tamir edilemez yapılar olduğunu iddia ediyorlar. Sonunda da kapatmak istiyorlar.”
ABD müesses nizamı
Hacır, Trump’ın USAİD ve NED hamlelerine gelen tepkileri de şu şekilde anlattı:
"Bu konuya tabii ki Demokratlar bundan ciddi şekilde rahatsızlar. Ama Demokratların yanı sıra burada bir ciddi rahatsızlık da müesses nizama yakın olan Cumhuriyetçilerden geliyor. Yani müesses nizama yakın olmak, şu anda MAGA yönetimi için onları dışarı atmak için yeterli bir gerekçe.
Şu anda onaylanmaya çalışan bir Trump hükümeti var. Robert Kennedy’nin Sağlık Bakanı olmasını bekliyoruz. Ancak Tulsi Gabbard’ın Amerikan istihbaratının başına gelmesi söz konusu. Daha önceden Amerikan istihbaratıyla kavgalı, müesses nizamla sorunları olan bir figür olarak tanıyoruz. Ve şu anda kendisine muhalefet eden hem Cumhuriyetçi Parti'den hem Demokratlardaki ortak nokta hepsinin NED ve USAİD’le bir şekilde bağlantılı olması.
Aslında Trump bu hamleyi yaparak bir baskı unsuru oluşturmak ve bu sayede Tulsi Gabbard’ın ya da Kennedy’nin onaylanmasını garanti altına almak istiyor olabilir. Çünkü Tulsi Gabbard’ın onay toplantısında kendisiyle ilgili çok ağır ifadelerle yüklenen senatörler oldu. Şu anki görüntüye göre onaylanması zor gözüküyor.”
“CIA ve FBI içerisinde ciddi rahatsızlık var”
Peki bu kurumların kapatılması ABD’nin ülkelere darbe yapmaktan vazgeçeceği anlamına mı geliyor? Hacır bu iddiaya karşı çıkıyor. Hacır’a göre bu yapılarda değişiklikler olabilir:
“Bu yapı tamamen yok mu olacak yoksa daha muhafazakar değerlerle hemen hemen aynı şeyleri yapacak bir yapı olarak geri mi gelecek? Bunun böyle olacağı yönünde ciddi çekinceler var. Özellikle Dış İşlerinin başındaki Marco Rubio’nun biraz daha müesses nizama yakın birisi olarak böyle bir durumu gerçekleştirmesi söz konusu. Ama tabii çok daha erken. Trump daha yeni görev başına geldi ve açıkçası epey de hızlı başladı. Bu olayla aslında Amerikan devletinin ciddi noktalarına sadece USAİD NED değil aynı zamanda Amerikan istihbaratının önemli noktalarına sert müdahalelerde bulunuyor. Bunun ne gibi tepkiler yaratacağını da izlemek gerekiyor. Çünkü özellikle CIA ve FBI içerisinde ciddi rahatsızlık olduğu düşünülüyor. Biraz daha gelecek tepkileri izleyip görmekte fayda var diyebilirim.”
Trump, Musk birlikteliği ne kadar sürer?
Musk Time’ın son sayısının kapağında ABD başkanı olarak gösterildi. Musk’ın ABD yönetiminde gücü artar mı? Hacır, bu soruya verdiği cevapta Trump’ın bir önceki başkanlık dönemindeki hamlelerini hatırlattı:
"Açıkçası çok ciddiye alamadığım bir mesele. Elon Musk evet şu anda Trump'ın yaptığı müdahalelerin büyük bir kısmını kontrol eden kişi olarak gözüküyor. Ancak Trump'ın dediğinin dışında hareket eden henüz bir hamlesine rastlamadık. Yani şu an Trump'ı Musk kontrol ediyormuş gibi bir algının çok bir karşılığı olduğu kanaatinde değilim. Evet Musk Trump'ın seçilmesinde önemli bir kişiydi ciddi bir rol oynadı. Twitter'ın varlığı önemliydi. Musk'ın harcadığı para önemliydi ancak Trump'ın başka kaynakları da var. Hatta daha büyük kaynakları var. Özellikle Yahudi lobisinden biz bunu biliyoruz. Kendisini açıkça destekleyen Adelson vardı Yahudi lobisinden. Kendisi vefat edince eşi devraldı. Miriam Adelson devraldı görevi. Ve ciddi bir şekilde Trump'ı desteklemeye devam ettiler. Bu da Elon Musk'ı tek yapmıyor. Önemli bir figür, Trump olabildiğince kullanıyor. Ancak biraz da tehlikeli bir kişi. Biraz kontrol dışı hareketlerinden ötürü Trump'ı zor durumda bırakma söz konusu olan birisi. Trump bu yüzden kendine yük olduğunu düşündüğünde Elon Musk'ı devre dışı bırakacaktır. Çünkü daha önce birlikte yürüdüğü çok fazla kişiyi böyle devre dışı bıraktı. Musk daha kuvvetli bir isim ancak Trump da bu tarz meseleleri ustaca çözmeyi biliyor.
Tahminimce yine aynı şekilde çok uzun sürmeyecek bir ortaklık olduğu kanaatindeyim. Elon Musk yük olmaya başlarsa, Trump'ın dediklerinden dışarı çıkarsa, onun emirlerini uygulamaktan vazgeçerse diğer birçok isim gibi o da harcanır diye düşünüyorum.”
Trump Rusya-Ukrayna savaşını ne zaman bitirecek?
Trump Ukrayna-Rusya savaşını bitireceğini söylemişti. Ancak hala bu konuda bir gelişme yaşanmadı. Hacır, Trump’ın masaya oturması için elinin güçlü olması gerektiğini, ancak sahada Rusya’nın daha güçlü olduğuna dikkat çekti. Hacır şunları söyledi:
“Diplomasi bir şekilde ilerliyor ama sahada da bir durum söz konusu. Rusya özellikle Donbass bölgesinde biraz daha hızlı ilerlemeye başladı son dönemde. Rusya'nın hâlâ kontrol ettiği topraklarda yani Rusya'nın kendi topraklarında Ukrayna daha önceden ettiğinin yarısını şu anda kontrol ediyor. Ve bu giderek küçülen bir bölge. Yani Ukrayna'nın diplomasi masasına getirebileceği avantajlar giderek azalıyor. O yüzden Trump'ın şunu öncelikle oturtması gerekiyor: barış görüşmelerinde başarısız olduğu takdirde Ukrayna'nın savaşa devam edebileceği, gerek mühimmat gerekse insan gücü açısından sorunların ortadan kalktığı bir noktada masaya oturmak isteyecektir. Eğer siz bu barış görüşmesine insan gücü sorunu artık tahammül edilemez noktaya dayanmış bir Ukrayna ile giderseniz, mühimmat desteği açısından hiçbir şekilde gönlünüzün olmadığı bir duyguyla masaya oturursanız, Rusya'nın da bu anlaşmada geri adım atmak için bir gerekçesi olmayacaktır. Savaşa devam etmeyi tercih edecektir.
Burada önemli olan savaşı bitirmenin Rusya için de pozitif bir nokta, savaşı devam ettirmenin ise negatif ve sürdürülemez bir şey olarak oluşturulması gerekiyor. Siz bu savaşı Putin'in her şekilde ben kazanırım dediği bir noktaya getirirseniz o zaman Rusya tabii ki bu savaşı devam ettirmeyi tercih edecektir. O yüzden Trump bu savaşı bitirebilir mi? Evet ben bitireceği kanaatindeyim. Ama önünde de ciddi bir diplomatik sınav yatıyor.
Burada ciddi manevralar yapması gerekiyor. Bunu yapabildiği takdirde barışın gelmesi savaşın devam etmemesi bence daha olası. Çünkü 2 taraf da ciddi şekilde yoruldu ve yıprandı.”
İsrail ile olan ilişkiler
Hacır, ABD’nin önce BM İnsan Hakları Konseyi'nden çıkma kararı, arkasından UCM'ye aldığı yaptırım kararını ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Uluslararası camialardan ve yapılardan uzaklaşan bir Amerika izliyoruz. Bunun tabii ki gerekçesi de ABD’nin bu yeni belirlediği dış politikada artık eskiden alıştığımız kurala dayalı düzen olarak anlaşılan ve sürekli batılı liderler tarafından tekrar edilen düzenin artık terk ediliyor oluşu. Trump için çok fazla bir şey ifade etmiyor bu yapı. Ve dahası Demokratların ve dünya çapındaki sol liberal olarak tarif ettiği kişileri kendi oyuncakları olarak görüyor. Ve bu yüzden imha edilmesi gereken durdurulması gereken bu yapılar olarak görüyor. Tabii ki bu özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi kararının arkasında İsrail ile olan ilişkisi de burada önemli. Çünkü UCM’nin Netanyahu ile ilgili aldığı karar özellikle Cumhuriyetçilerden ciddi tepki gördü. Bu kararın benzerinin yine başka İsrailli yetkililerde de oluşabileceğinden çekiniliyor. Bunu tabii ki durdurabilecek veya en azından etkisini azaltabilecek tek kişi Amerikan başkanıdır. Bu yüzden Trump'ın bu konudaki kararı önemli.
Daha önceki döneminde de Paris iklim anlaşmasından çıkmış bir Trump gözlemlemiştik. Şimdi de aynı şekilde bu bütün uluslararası kuruluşlardan biraz daha uzaklaşan AB’den de aynı şekilde biraz daha uzaklaşan bir Trump izleyeceğiz. bunun Demokratlar dönene kadar geri dönülecek bir şey olduğu kanaatinde değilim. Çünkü Trump yönetimi ve MAGA Hareketi liberal olarak nitelendirdiği bütün kurumlarla kendine mesafe koymak istiyor. Zaten kendi iç politikada yürüteceği kendi inşa ettiği politikalarla bunu bize söylüyor. Özellikle çevre konusunda yaptığı politikalar ki daha dün plastik pipetlerin tekrardan serbest bırakılacağını vurgulayan bir kararname imzaladı. Yani çevreci akımlar, çevreci politikalardan tamamen uzaklaşacağını söyledi. Bu sebepten ötürü muhtemelen ben de ABD-AB ilişkilerinin biraz daha yıpranacağı kanaatindeyim.
ABD-AB ilişkileri
Avrupa Birliği'ndeki politik akımların da biraz gözlemlenmesi gerekiyor. Orada Trump benzeri liderlerin başa gelmesi tabii bu 2 blok arasındaki ilişkileri aslında canlı tutabilir. Yani sağ popülist liderlerin Almanya gibi Fransa gibi İngiltere gibi ülkelerde başa gelmesi durumunda AB ve ABD ilişkileri iyi durumda olacaktır. Ancak olduğu düzen Avrupa Birliği'nde devam ederse muhtemelen Trump'la gerek Grönland üzerinden gerek başka sebeplerden ötürü ciddi çatışmalar görebiliriz. Tabii ki bunu askeri olarak söylemiyorum. Fakat bazı anlaşmaların sona erdiği, sert açıklamalarını yapıldığı, diplomatik ilişkilerin kopma noktasına geldiği anlar muhtemelen önümüzdeki 4 yıl içerisinde bizi bekliyor olacaktır.” (Haber Merkezi)
ABD Başkanı Trump'ın Gazze planı
Trump, Biden’ın tüm güvenlik izinlerini iptal etti